Spor Günlüğü

Spor Gündemi İle İlgili Haberler, Yorumlar

Archive for Eylül 2006

10 Saniye için 5 Milyon Dolar

Posted by sporgunlugu 23 Eylül 2006

Dünya Motor Sporları Konseyi, İstanbul Grand Prix’sinde meydana gelen podyum skandalından Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu ile İstanbul Grand Prix organizatörlerini sorumlu buldu ve sorumluların 5 milyon Amerikan Doları ödemesine karar verdi.

Ne yazık ki Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı olayın vehametini anlamamakta ısrar ediyor ve pişkin davranışlarına yenilerini ekliyorlar.

Her iki yetkili de kararın hatalı olduğunu belirtirken, Mehmet Ali Şahin, podyum protoklu uyarınca uluslararası alanda tanınan kişilerin de ödül verebileceğini; Talat’ın bu sıfatla ödül verdiğini ancak siyasi olması sebebiyle tepki toplamış olabileceğini belirtti. Şahin, kendisinin de siyasi olduğunu ve devamlı ödül verdiğini söylemekten de kaçınmadı.

Şahin’in söz konusu cezanın temelini bilmemesi söz konusu değil. Olmamalı. Bir Bakan bu kadar cahil olmamalı. Bu durumda, Şahin, halkın gözünün içine baka baka yalan söylüyor ve hatta insanlarla dalga geçiyor.

Olayı yakından takip eden ve Kıbrıs’ın uluslararası arenadaki yerini bilen herkesin tahmin edebileceği üzere, KKTC uluslararası platformda tanınan bir devlet değil. Bir devletin tanınması için belli şartların gerçekleşmesi gerekiyor. Dünya devletleri ise KKTC’yi tanımıyor. Bir annenin, kendisine yetmeyen ve annesinin sütüyle ayakta duran, sokağın diğer çocukları tarafından kabul edilmeyen çocuğuna sahip çıkması gibi, Türkiye de KKTC’ye sahip çıkıyor. Doğaldır. Ancak uluslararası platformda meydana gelen gelişmeleri saptırmanın mantığı bulunmamaktadır. Birleşmiş Milletler’de yer almayan; hukuki, siyasal alanda tanınmayan bir devletin cumhurbaşkanı da doğal olarak tanınmayacaktır. FIA mevzuatında yer alan “uluslararası alanda tanınmış şahıs” kavramının da bu bağlamda değerlendirilmesi gerekir. Talat, uluslararası alanda tanınan biri değildir. FIA da, uluslararası alanda tanınmayan birinin ödül vermesini podyum töreni kurallarına aykırı kabul etmiştir.

Podyum krizinden cezanın duyurulmasına kadar siyasilerin olur olmaz beyanatları göz boyamaktan öteye gitmemiştir. Uluslararası organizasyonların Türkiye aleyhine verdiği tüm kararların milliyetçi bakış açısıyla değerlendirilmesi ve bunların ardından mazlum edebiyatına başvurulması da ancak cahil insanları ikna edebilir.

Olayların bu boyuta gelmesinde ve halka yanlış bilgi aktarılmasında spor basınının da büyük sorumluluğu bulunuyor. Futbol odaklı çalışan; hukuk, siyaset ve sosyoloji temeli bulunmayan; yabancı dil bilmeyen spor muhabirlerinin olayları siyasetçi ağzıyla kaleme almaları, siyasetçilere cesur sorular yöneltmemeleri sebebiyle Türk halkı spor dünyasındaki gelişmeleri, tartışmaları öğrenememektedir.

Spor yazarları arasında da bu olayı gereği gibi inceleyen tek bir kişi çıkmamıştır. Milliyet gazetesinden Cemal Ersen‘in ve Hürriyet Gazetesi’nden Alp Ulagay‘ın bu konuyu tüm yönleriyle ortaya koyacaklarını düşünmüştüm ama gündemim yoğunluğu onları da etkiledi sanırım.

Şu anda spor camiasında TOSFED’in ve diğer yetkililerin FIA’nın verdiği cezaya itiraz edecekleri iddia ediliyor. Savunma metnine ulaşılamasa da gereksiz birçok detayın savunulacağından şüphe etmemek gerek. FIA bu itirazı da reddedecektir. Şimdi TOBB’un 5 milyon doları ödeyip ödemeyeceği; ödeyecekse, bunu hangi kaynaktan sağlayacağı; TOBB üyelerinin bu durumda kasten zarara sebep verilmesinden ötürü TOBB Başkanı ve yönetim kuruluna karşı sorumluluk davası açıp açmayacakları irdelenmelidir. Son ihtimalin gerçekleşmeyeceği açıktır. Kimse TOBB Başkanı’nı suçlamayacaktır. Hatta ona ödül bile verilebilir.

İstanbul Grand Prix’si ödül töreni Türk sporu için kara bir lekedir. Kimse bunun farkında değil. Medyamız ve halkımız da sorumluluları alkışlamaya devam ediyor. Yazık!

Posted in Motor Sporları, Spor ve Siyaset | 1 Comment »

Talat’ın Ardından Türkiye Grand Prix

Posted by sporgunlugu 8 Eylül 2006

KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat‘ın Türkiye Grand Prix ödül töreninde birincilik ödülü vermesinin ardından FIA, Türkiye aleyhine soruşturma açtı. Bugün medyada yer alan haberlerde, FIA‘nın Türkiye’nin Grand Prix ev sahipliğine son verebileceği ileri sürülüyor. ITO Başkanı ve TOBB Başkanı bu ihtimalin doğru olmadığını ve törenin yönetmeliğe uygun yapıldığını iddia etmelerine rağmen, kazın ayağı öyle değil.

FIA F1 kurallarının “podyum töreni” ile ilgili hususları kapsayan Ek -3 düzenlemesine göre, Monako Grand Prix’si dışında, tüm yarışların sonunda, birincilik ödülü ev sahibi ülkenin devlet başkanı veya başbakanı ya da FIA Başkanı tarafından verilmeli. Bu kişiler törende yoksalar, ev sahibi ülkenin benzer statüdeki yetkilisi veya uluslararası alanda kabul gören bir kimsenin çağırılması gerekiyor.

Tartışma da, Talat‘ın statüsü yüzünden çıkıyor. Herkesin bildiği gibi, Türkiye dışında KKTC‘yi tanıyan yok. Birkaç devlet ile uçak seferi ve birkaç resmi ziyaret dışında ilişkisi olan KKTC‘nin diğer dünya devletleri tarafından tanınmadığı gerçeği kabul edilmeli. Bu fiili durum, Talat‘ın uluslararası planda Cumhurbaşkanı olarak kabul edilmemesi sonucuna sebep veriyor. Talat’ın uluslararası planda hiçbir sıfata sahip olmaması sonucunda da, Türkiye Grand Prix’de onun tarafından ödül verilmesi, FIA düzenlemelerine aykırılık oluşturuyor. ITO Başkanının, tören esnasında protokolde ilk sırada Talat‘ın yer aldığı iddiası ise, uluslararası protokol kuralları dikkate alındığında, gerçeği yansıtmıyor.

Özellikle TOBB Başkanı’nın, çok açık biçimde, şark kurnazlığı yaparak tören listesini son ana kadar saklayarak FIA yetkililerini yanılttıklarını ballandıra ballandıra anlatması da, siyasetçilerimizin spor kültüründen ve ahlakından ne kadar uzak olduklarını gösteriyor. Odalar Birlikleri’nin görevleri dikkate alındığında, bu kuruluşların başkanlarının siyasetin tam göbeğinde yer alma hayali içinde olmaları ve bunu ne yazık ki hayata geçirmeleri de ülkemizdeki siyasetin niteliğini gözler önüne seriyor.

Siyaseti spordan uzak tutmak, siyasetçiler açısından çok zor. Devlet mali olanakları sağladığı için sporu da yönetmeyi arzuluyor. Ama spor artık spor yöneticileri tarafından yönetilmeli. Hele hele, F1 gibi ekonomik boyutu çok büyük olan uluslararası organizasyonların siyasetçilerin basit siyasi oyunlarına alet edilmemesi gerekiyor.

Bu garip davranışın ardından ne kazandık? KKTC Cumhurbaşkanı on saniye bile ekranda yer almadı. Güney Kıbrıs ve Yunanistan’ın şiddetli muhalefeti ve lobisi ile bir anda kendimizi spor arenasından koparılarak siyaset arenasına atılmış bulduk. TOBB ve ITO Başkanları elbette bu tepkileri bekliyorlardı. Amaçları da buydu. KKTC‘nin ismi dünya kamuoyunda duyulacaktı. Ama işin bir de sportif yönü var. Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve uluslararası federasyonlar sporun siyasetin gölgesinde yer almaması için büyük çaba gösteriyorlar. Bu kuruluşlar, ulusal üyelere siyasetin müdahalesini engelleme yükümlülüğü getiriyorlar. Futbol Federasyonu gibi bazı federasyonlar, özerkliği mutlak şart olarak ileri sürüyorlar.

Türk siyasetçilerin, spor kültüründen, spor ahlakından nasiplerini almamasından ötürü Türk sporu spor kamuoyunda sık sık siyasetin etkisi dolayısıyla tartışılıyor ve eleştiriliyor. Son Futbol Federasyonu seçimlerinde, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı’nın açıkça Haluk ulusoy’a tavır alması ve bu seçimi neredeyse onur mücadelesi haline getirmesi, FIFA‘nın da dikkatini çekmişti.

Umarım, FIA Türkiye’yi F1 Grand Prix takviminden çıkarmaz ve sadece ağır para cezası vermekle yetinir. Ne olursa olsun, Türkiye’de spor – siyaset ilişkisi spor temsilcileri tarafından daha yüksek sesle dile getirilmelidir. Aksi halde, siyasilerin anlık tatminleri uğruna federasyonları ve uluslararası organizasyonları feda etmek zorunda kalacağız.

Posted in Motor Sporları, Spor ve Siyaset | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , | Leave a Comment »

Eskrimde Seçim İçin Geri Sayım

Posted by sporgunlugu 3 Eylül 2006

Türkiye Eskrim Federasyonu seçimleri bir ay içinde gerçekleşecekmiş. Bugün itibariyle sadece Erol Bülbül‘ün aday olacağı biliniyor. Bülbül ile birlikte, TEGEV‘den Cengiz Aydın‘ın ve GSGM teşkilatının desteklediği birinin aday olup olmayacağı henüz belli değil.

Yaklaşık 5 seneyi geçen bir süre zarfında Erol Bülbül‘ün icraatlarını açık açık eleştiren kimse olmadı. Onun karşısına çıkacak bir başkan adayı yok. Cengiz Aydın şimdilik Federasyonla düzelen bağını bozmamaya çalışacaktır. Kısa süre içinde lobi faaliyetlerinde bulunamayacağı için de statükonun korunmasından yana olacağını düşünüyorum. GSGM‘nin ortaya bir aday koyup koymayacağını bilmiyorum. Her federasyonun kendi adamları tarafından yönetilmesini isteyen GSGM son anda bir sürpriz yapabilir.

Türkiye Eskrim Federasyonu‘nun ana statüyü en kısa zamanda hazırlayıp, Federasyonun ve GSGM’nin sitesinde yayınlaması gerekiyor. Seçim takviminin, seçime katılacak delegelerin belirlenmesi; Federasyonun raporunun delegelere gönderilmesi; başkan adaylarının da adaylıklarını ilan etmeleri için çok kısa bir süre var.Hazırladığım ana statü taslağının kabul edilmesi durumunda, federasyon yönetiminde önemli değişiklikler olacak. Ben özellikle disiplin (ceza) ve denetim kurullarının kimlerden oluşacağını çok merak ediyorum. Umarım bu kurullar mesleklerinde önemli bilgi ve birikime sahip uzmanlardan oluşur.

Salonlara gelmediğim için gerçek (!) gündemden haberim yok. Sanırım İstanbul’da iki hafta sonra düzenlenecek uluslararası turnuvada işin rengi ortaya çıkacaktır. Seçimle ilgili gelişmeleri paylaşmaya devam edeceğim.

Posted in Eskrim | Etiketler: , , , , , , , | Leave a Comment »

Litvanya Maçının Ardından: Tanjevic – Terim Farkı

Posted by sporgunlugu 1 Eylül 2006

12 Dev Adamın Litvanya galibiyetinin ardından Türk medyası birbirinin benzeri manşetlerle zaferi duyurdu. Bu zafer yine futbolun gölgesinde kalsa da, gerçek sporseverleri çok mutlu etti.

Hürriyet gazetesi, spor adamlarına gazete tutturma pozunu verdirmeyi tercih ederken, diğer gazeteler de sadece oyunun gidişatını anlatmakla yetindiler. Oysa Litvanya zaferinden sonra Tanjevic‘in çok çarpıcı sözününün hiçbir gazetede yer almadığını fark ettim.

Dünya Şampiyonası’nın resmi Internet sitesinde “günün sözü” başlıklı bir bölüm var. 31 Ağustos’taki maçların ardından, Tanjevic‘in sözü de bu bölümde yer almış. Peki Tanjevic ne demiş?

İşte Tanjevic‘in inanç, cesaret ve güven dolu sözleri: “Son dakikalarda hem hücumda hem de savunmada % 110 oynadık.”

Bu sözü Fatih Terim söyleseydi, ilk sayfada manşet olurdu. Ancak onun da hakkını yemeyelim. Terim de Avrupa Şampiyonası elemelerinde Malta, Macaristan ve Moldova ile yapılacak karşılaşmalardan 9 puan almayı hedeflediklerini açıklamış.

Türk milli takımının kalitesi (!) dikkate alındığında, bu karşılaşmalarda berabere kalmak bile düşünülemez. Fatih Terim‘in büyük bir hedefe belirlemiş gibi konuşması garip. Medyanın ise çok büyük bir laf edilmiş gibi bu beyanı manşet yapması daha da garip. Fatih Terim takımını motive etmeyi düşünüyor olabilir ama motivasyonun bu kadarı insanı sersem yerine koymak oluyor.

İsviçre ile yapılan Dünya Kupası eleme karşılaşmasında takımın aşırı motive olduğu gözden kaçmamıştı. O maçlardan önce Acar Baltaş milli takımın danışmanlığını yapıyordu. Şimdi yine psikologlardan yardım alınıyormuş. Sporda psikolojinin önemi asla inkar edilemez. Bugün sadece profesyonel takımlar değil, amatör takımlar da psikolog yardımı almaktadırlar. Sporcuların fiziksel hazırlığı kadar zihinsel hazırlığı da çok büyük önem arz ediyor. Ama Terim‘in başkanlığındaki milli takımın motivasyonu sporculara faydadan çok zarar getiriyor.

Fatih Terim‘in maçtan önce sportmenlik mesajları vermek yerine, maçtan sonra sorumluluğu üzerine alma erdemini göstermesini bekliyoruz. Bu sadece hayal tabi.

Terim‘in Tanjevic‘ten öğreneceği çok şey var ama o artık imparator. Kendisinden başka kimseyi dinlemiyor.

Posted in Basketbol | Etiketler: , , , , , , , , , , | Leave a Comment »